Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Üniversite Kültürü dersi kapsamında ‘Ulusal Sağlık Bilişimi Sistemimiz’ konulu bir etkinlik düzenlendi. Çevrimiçi düzenlenen etkinlikte Sağlık Bakanı Yardımcısı Dr. Şuayıp Birinci yaptığı sunumla son 20 yılda dijitalleşmenin etkisiyle sağlık hizmetlerinin geldiği noktayı değerlendirdi. Birinci sağlık sistemimizin iyileşmesi yönünde de tavsiyelerde bulunarak “Şu anda Türkiye’deki obezite hastalarının dolaylı ve indirekt masraflarıyla beraber devlete 30 yıllık maliyetleri yaklaşık 7 trilyon TL. Eğer herkes günde 5 bin adımı geçerse, sisteme yılda 12 bin TL’ye yakın para kazandırıyor. Onun için bu ülkede şu an yapılabilecek en önemli şey harekete geçmek” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğr. Gör. Dr. Cengiz Gül’ün moderatörlüğünde gerçekleşen etkinliğe, Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur, öğretim görevlileri ve Tıp Fakültesi öğrencileri katıldı. Çevrimiçi düzenlenen etkinlik, ‘Ulusal Sağlık Bilişimi Sistemimiz’ konulu etkinlik, Sağlık Bakanı Yardımcısı Dr. Şuayıp Birinci’nin katılımıyla gerçekleşti.
Yoğun bakım yatak sayısı en yüksek ülke Türkiye
Hastane sayısının azlığı ve var olan hastanelerin eskiliğine değinerek sözlerine başlayan Sağlık Bakanı Yardımcısı Dr. Şuayıp Birinci, “Hastane sayımız yüzde 35 arttı, hastane yaşı da 49’dan 13’e düştü. Son 15 yılda 120 bine yakın yatak eklendi. Kamuda yoğun bakımları 28 kat arttırdık. Dünyada nüfus başına yoğun bakım yatak sayısı en yüksek ülke Türkiye. Bunun için pandemide hiç kimse yataksız kalmadı.” dedi.
Sistemi güçlendirecek en büyük aracımız teknoloji
Sağlık sektöründe harcanan paraya göre dünyada memnuniyetin en yüksek ülkenin Türkiye olduğunu aktaran Dr. Birinci, “Bu veri sağlıktaki harcamanın ne kadar nitelikli bir şekilde kullanıldığını ortaya koyuyor.” dedi.
Sağlık hizmetinin sürekli değişen unsurlarının varlığı nedeniyle sistemi sürekli yenilemek gerektiğini sözlerine ekleyen Birinci, “Beklentiler de başka bir yere gidiyor ama değişmeyen bir şey var; yaşlılık, kronik hastalık oranı artıyor. Sistemi güçlendirecek en büyük aracımız teknoloji.” ifadelerin kullandı.
İlaç takip sistemi de dünyadaki en değerli uygulamalardan biri
20 yıl önce Ağrı ve Ankara arasındaki nüfusa oranla 13 kat hekim farkı bulunduğunu, bugün o farkın 2 kata kadar düştüğünü dile getiren Dr. Şuayıp Birinci; eldeki bu tarz verilerin ancak dijitalleştirerek oluşturulabileceğini söyledi. 2004 yılında ‘Türkiye Sağlık Bilgi Sistemi Eylem Planı’ oluşturulduğunu hatırlatan Birinci, “Bu girişim bugün için basit bir eylem olsa da o gün için ihtiyacı karşılayan bir doküman olarak değerlendirilebilir. Ardından oluşturulan ulusal sağlık sözlüğü de en önemli yapı taşlarından biri. E-Nabız gibi bir sistem ve Merkezi Hekim Randevu Sistemi kuruldu. MHRS Londra’da en iyi proje seçildi ve hala bu kadar büyük bir proje yok. İlaç takip sistemi de dünyadaki en değerli uygulamalardan biri. Ulusal bazda ve sağlık sistemleriyle entegre kullanılabilen tek takip sistemi. 10 bin kayıtlı ilaç türü, 19 milyar kayıtlı kutu sayısı var. Günlük işlem sayısı 79 milyon ve yaklaşık 27 bin eczane bu sistemi kullanıyor.” diye konuştu.
“Herkes sağlık verisi topluyor, biz hem sağlık hem yönetimsel bilgi topluyoruz”
Öncelikle İstanbul hastaneleri arasında başlatılan ve daha sonra tüm Türkiye’de kullanıma açılan e-nabız sisteminin amacının bireyleri doğru hastanelere yönlendirmek olduğunu kaydeden Sağlık Bakanı Yardımcısı Dr. Şuayıp Birinci, “İstanbul’da her gün 500 binin üzerinde hasta yakını trafiğe çıkıyordu. Herkesin merkezi yere gelme ihtiyacı olmamalı diyerek, nerede olursa olsun ilgili branşlara erişebilmesi için mücadele verdik. Hastadan sağlık yöneticilerine kadar herkes kendine ait datalara ulaşabilsin diye elektronik sağlık kaydı sistemi kurduk. Dünyadan farkımız bu noktada ortaya çıkıyor. Herkes sağlık verisi topluyor, biz verinin geçirdiği bütün süreci kayıt altına aldığımız için hem sağlık hem yönetimsel bilgi topluyoruz.” şeklinde konuştu.
“E-nabız projesi dünyaya örnek gösterildi”
E-nabız sisteminin bugün 72 milyon kullanıcısı olduğu, 4.9 milyar giriş yapıldığı ve sistem üzerinden 14.5 milyon organ bağışı yapıldığı bilgisini paylaşan Birinci, “Farklı sistemler birlikte çalışıyor. Yabancı birine anlattığımızda bunu nasıl başardığımız sorusu ile karşılaşıyoruz. Dünyada bir örneği bulunmuyor. Bütün sağlık kurumlarındaki verilere erişilebiliyor.” dedi.
Hasta yakınlarının bilgilendirilmesi konusunda da e-nabız sisteminin kullanılabildiğini belirten Birinci, “Bunu bir batılıya anlatmakta zorlanıyorsunuz. Aile bireyleri aracılığıyla sağlık verisine bakan bir kitle oluştu. E-nabız projesi dünyaya örnek gösterildi.” ifadelerini kullandı.
“Teknoloji hayatımıza dokunuyor”
Yapay zeka teknolojilerinin sağlık alanında kullanıldığını kaydeden Dr. Birinci, “Yapay zeka sayesinde erken tanı oranını yüzde 50’nin üzerine çıkarmış durumdayız. Eskiden meme kanserine yakalanan kadınların yüzde 20’sine 4. veya 5. seviyede teşhis konabiliyordu. Şimdi ise sadece 200 kadından 1’i 4. veya 5. seviyede teşhis ediliyor. Hepsini çok daha önce yakalıyoruz. Bunları teknolojinin hayatımıza dokunduğunu göstermek için söylüyorum.” dedi.
‘Reçetem sistemi’ ile yolsuzlukların tarihe gömüldüğünü, ‘beyaz kod uygulaması’ ile sağlıkta şiddetin anlık olarak takip edilebildiğini, ‘Acil sağlık otomasyon sistemi’ ile hastanın başvurusundan taburcu olduğu zamana kadar tüm sürecin izlenebildiğini de sözlerine ekleyen Birinci, “Dijital sistemlerle toplanan verilerin işlendiği ve herkesin kendi yetkisi çerçevesinde bu verilere erişebildiği karar destek sistemi SİNA, dünyada en fazla kullanıcısı olan ve her bireye farklı raporlar üreten en büyük karar destek sistemi. SİNA yarın ortalama kaç kişinin öleceğini biliyor. Pandemide de biliyordu, yoğun bakıma girme oranını da biliyordu. Hastalıkların risklerini görüyor, riskli gruplara göre o hastaların yüzde kaçı hastanede yatacak yüzde kaçı yoğun bakıma girecek bunları veri olarak ortaya koyabiliyor. Bu veriler sayesinde hastanelerde önlem alabiliyoruz.” şeklinde konuştu.
“Türkiye’de insanlar dijital olarak doğuyor ve dijital olarak ölüyor”
Ölüm Bildirim Sistemi’ne de değinen Birinci, “Eskiden biri öldüğünde veraset işlemleri, ölüm raporu, yaşamdan düşürme gibi konularla uğraşılırdı. Türkiye’de insanlar dijital olarak doğuyor ve dijital olarak ölüyor artık. Hatta ilk gebelik testinden itibaren bebek kaydediliyor. Doğduktan sonra bebeğin ismine karar verilmişse, elektronik ortamda rapor yazılıyor ve 5 dakika içinde TC kimlik numarası ailenin cep telefonuna iletiliyor.” dedi.
“Kronik hastalıklar birim maliyeti açısından SGK harcamalarının yüzde 75’ine gelmiş durumda”
Hastalık yönetim platformunun hangi hastalığa hangi tetkiklerin yapılması gerektiğini bilen hekimi uyaran bir sistem olduğunu ifade eden Birinci, “Kronik hastalığı yöneterek Türkiye’deki toplam hastalık yükü üzerindeki baskıyı biraz azaltmak lazım. Çünkü tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kronik hastalıklar birim maliyeti açısından SGK harcamalarının yüzde 75’ine gelmiş durumda. 65 yaşın üstündeki her iki insandan biri, bir başkasına bağımlı olarak yaşamak zorunda. Gelecekte sağlık sisteminin ne kadar baskı altında kalacağını ve kendi geleceğimizin ne kadar tehdit altında olduğunu görebiliriz. Demek ki yapılması gereken kendi sağlımıza dikkat etmek. Bizi güçlendirecek teknolojik sistemlerini böyle kurgulayabildik. Tabii ki çok daha iyileri yapılacak, bu platformlar çok daha iyi bir noktaya gelecek. Hastalık yönetim platformu aracılığıyla şu ana kadar 60 milyon kişiyi takip etmiş durumdayız. Sistemin kapasitesini 1100 hastalığa kadar çıkarma hayali kuruyorum eğer onu yaparsak, hastaların birçoğuna robotlar teşhis koyabilecek ve takip edebilecek. Hekimlerin üzerine düşen yükü çok azaltacağız.” Dedi.
Herkes günde 5 bin adımı geçerse, sistem yılda 12 bin TL para kazanıyor
Şu anda Türkiye’deki obezite hastalarının dolaylı ve indirekt masraflarıyla beraber devlete 30 yıllık maliyetleri yaklaşık 7 trilyon TL olduğuna dikkat çeken Dr. Birinci, “Eğer herkes günde 5 bin adımı geçerse, sisteme yılda 12 bin TL’ye yakın para kazandırıyor. Onun için bu ülkede şu an yapılabilecek en önemli şey harekete geçmek. Bu ülkenin sağlık ekonomisini yönetmesinin tek yolu herkesin kendi sağlığına sahip çıkması.” diye konuştu.
Her 100 kişiden 6’sı, aslında gitmemesi gereken branşa başvuruyor
Pandemi dönemiyle hızlıca kullanıma alınan HES Kodu uygulaması ve filyasyon takip sistemi gibi uygulamalar hakkında bilgi veren Sağlık Bakanı Yardımcısı Dr. Şuayıp Birinci, bu sistemlerin hızlı ve başarılı bir şekilde kullanıldığını kaydetti.
“En çok kıymet verdiğimiz en önemli projelerimizden biri.” diyerek ‘Neyim Var’ projesinden bahseden Birinci, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu sistem size sorular soruyor doktor gibi ve sizin hangi doktora gitmeniz gerektiğini söylüyor. Size hangi hastalığınızın olabileceğinin 5 önerisini sunuyor. Her 100 kişiden 6’sı, aslında gitmemesi gereken branşa başvuruyor. Ortalama 120-130 bin hastada olabileceğini hesaplıyoruz. Sağlık sistemine başvuranların yüzde 85’ine tanı koyabilecek bir modelden bahsediyoruz. Hemen ambulans çağırın, aile hekimine gidin, şu branşa gidin, acil bir nöroloğa başvurun gibi uyarılarla hastaları yönlendiriyor. Şimdi bunu laboratuvarlara entegre edip doktorlar için yardımcı araca çevirmek ve gereksiz veya aile hekimiyle çözülebilecek başvuruların hastaneye gitmesini engellemek, hangi acil alana gitmesi gibi konuları da katarak, insanların evinden çıktığı andan itibaren sürecin yönetilmesine katkı sağlayacak bir projeye dönüştürüyoruz. Dünyadaki birçok ülkeye de Türkiye’den hizmet verebilecek bir modelden bahsediyoruz. Burada cesaretimizi arttıran şey, 2020’de her iki kişiden biri internette sağlık sorusu sormuş. Yani sağlıkla ilgili iki kişiden biri internette dolaşıyorlar.”
EHA