13-19 Nisan tarihleri arasında kutlanan Kalp Sağlığı Haftası nedeniyle bir açıklama yapan TKD Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, bu yıl, tüm dünyanın gündemine oturan COVID-19 hastalığı pandemisinin özellikle kalp ve damar hastaları için önemli riskler taşıdığını belirtti. Dünyada ve ülkemizde birinci önceliğin salgının yavaşlatılması ve buna bağlı ölümleri en aza indirmek olduğunu ifade eden Erol, “tüm sağlık çalışanları olarak ana uğraşımız bu hastalığa yakalanan hastalarımızın tespiti, erken ve uygun tedavi yanında uygun karantina koşulları sağlanarak bulaşın kesilmesi ve hastalığın bir an önce yok edilmesine yoğunlaşmak”, dedi. Kişisel hijyen, sosyal mesafenin korunması, karantina kurallarına uyulmasının son derece önemli olduğunun altını çizen Erol, kalp ve damar hastalığı olan risk grubundaki bireyler için önerilerini şöyle sıraladı:

 Kalp damar hastaları salgın süresince evde kalmalıdır. Evde bir kalp damar hastası varsa ailenin tamamı karantina kuralları uygulamalıdır.

Sosyal mesafe, el yıkama, evde hijyen, maske kullanma gibi tedbirlere uyulmalıdır.
Sigara içilmemeli, içiliyorsa hemen bırakılmalıdır.
Ateş, kuru öksürük, nefes darlığı, vücutta kırgınlık, ishal gibi belirtiler varsa acilen bir sağlık kurumuna başvurulmalıdır.
Kalp damar hastaları ve kronik hastalığı bulunan bireyler acil olmayan düzenli kontrolleri için hekimleriyle telefon veya e-mail üzerinden iletişime geçmelidir.
Bu süreçte kaygı seviyesinin kontrol edilmesi önemlidir. Sadece bilim adamlarının ve resmi kurumların verdiği bilgiler takip edilmelidir.
Kalp damar hastalığı olanlarda COVID19’un sebep olduğu ölümlerin diğer bireylere göre daha fazla görüldüğü unutulmamalıdır.


Salgına karşı maksimum korunma tedbirlerini her bir bireyin aynı hassasiyetle alması gerektiğini kaydeden Erol, hastalığın bulaşması açısından bireyler arasında bir fark bulunmadığını ancak beraberinde kardiyovasküler hastalığı olanlarda hastalığın daha ağır seyrettiğini, ölüm oranının da daha fazla olabileceğini belirtti. Erol şöyle devam etti: “Çin’den gelen yayınlara bakıldığında yaklaşık 3-3.5 ay gibi çok kısa bir süre önce salgının ortaya çıktığını, beraberinde kardiyovasküler hastalığı olan kişilerde COVID-19’a yakalanıldığında hastalığın daha ağır bir tablo oluşturduğunu, bir çalışmada COVID-19’a bağlı ölüm oranının tüm grupta %2.3 iken, beraberinde kardiyovasküler hastalık bulunanlarda %10,5, hipertansiyonu olanlarda %6, şeker hastalığı olanlarda %7.3 gibi daha yüksek seyrettiğini görüyoruz. Ağır vakaların ve ölümlerin çoğu 60 yaş üzeri popülasyonda meydana geliyor. Tabii ki genç ve sağlıklı bir bireyin hastalığı hafif atlatma olasılığı, kardiyovasküler risk faktörleri yüksek veya kalp damar hastalığı olan kişilere göre daha yüksek. Sigara da önemli bir faktör olarak görünüyor. Sigara içenlerde daha ağır seyrediyor. Sigara içenlerin hemen bırakması dahi yararlı olabilir, bu kalp damar sağlığı açısından da hep önerdiğimiz bir şey.”

 Kalp damar hastalıkları ve kronik hastalıkları olan bireylerin sürekli ilaç almaları ve düzenli kontrolleri yapılması gereken bir grup olduğuna dikkat çeken Erol, pandemi döneminde acil bir klinik değişiklik olmadıkça basit kontroller veya ilaç yazdırmak için hastanelere gelinmemesi gerektiğini de sözlerine ekledi. Erol, Sağlık Bakanlığı’nın aldığı bir karar ile ilaç raporlarının süresinin uzatılmasının yerinde bir karar olduğunu belirterek, kronik takip hastalarının klinik durumlarında ani bir değişiklik olmadıkça hastaneye gitmemelerini, basit konularda telefon ile hekimleriyle iletişime geçmelerini önerdi.

 Türk Kardiyoloji Derneği, üyeleri ve diğer uzmanlıklardan hekimlere tedavi sırasında rehber olması amacıyla 25 Mart tarihi itibariyle ‘Covid 19 Pandemisi ve Kardiyovasküler Hastalıklar Konusunda Bilinmesi Gerekenler’ başlığı ile TKD Uzlaşı Raporu’nu da hazırladı.

EHA