Geçtiğimiz yaza damga vuran orman yangınlarını değerlendiren İAÜ AFAM Koordinatörü Serhat Yılmaz, Türkiye’nin bir “Orman Yangını Risk Haritası” çıkarılarak “Modern Bütünleşik Afet Yönetimi Yaklaşımı” konseptine entegre edilmesi gerektiğini söyledi.
Geçtiğimiz Temmuz ve Ağustos aylarında, Marmaris, Fethiye, Manavgat ve Bodrum gibi bölgelerde yaşanan; halen Tunceli bölgesinde devam eden orman yangınları, Türkiye gündemine damga vurdu. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (AFAM) Koordinatörü Serhat Yılmaz, Türkiye’nin hızla bir “Orman Yangını Risk Haritası” hazırlayarak afet öncesi ve sonrasını kapsayan “Modern Bütünleşik Afet Yönetimi Yaklaşımı” konseptine entegre etmesi gerektiğini söyledi.
“ORMAN YANGINLARININ ANA SEBEBİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ DEĞİL!”
Geçtiğimiz yaz orman yangınlarının sadece Türkiye’de değil, İtalya, Yunanistan, Bulgaristan, Kuzey Makedonya ve Kosova gibi ülkelerde de büyük kayıplara neden olduğunu hatırlatan Yılmaz, “Aslında orman yangınları sadece bugünlerde değil uzun zamandır hem ülkemiz hem de dünya için önemli bir tehdittir. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre Türkiye'de orman yangınlarının kaydının tutulmaya başlandığı 1937 yılından 2019 yılına kadar gerçekleşen toplam 106 bin 603 orman yangınında 1 milyon 667 bin 676 hektarlık ormanlık alanın yandığı belirtilmektedir. Dünyada ise son yüz yılda yaklaşık 2 milyar hektarlık ormanlık alanın yangın veya insan kaynaklı tahribatlar nedeniyle yok olduğu birçok uluslararası kuruluşun raporunda belirtilmektedir” dedi. Orman yangınlarının sebepleri arasında iklim değişikliği ve buna bağlı aşırı sıcakların da gösterildiğini hatırlatan Yılmaz, “Ancak soruna sadece bu çerçevede bakmak maalesef sorunu ötekileştirmeye de katkı sağlamaktadır. Çünkü bu konuda özellikle 1980’li yıllardan itibaren aralarında Birleşmiş Milletler gibi büyük uluslararası organizasyonların da yer aldığı yapılanmalar tarafından çok fazla çalışmalar yapılmıştır. Ancak bu çalışmalar uygulamada çok az karşılık bulabilmiştir” ifadelerini kullandı.
“KÜRESEL DEĞİL YEREL HAZIRLIK GEREKLİ”
Sorunların çözümü için konuya tepeden bakan uluslararası zirvelerin yerine, yerel düzeyde çalışmalar yapılması gerektiğinin altını çizen Yılmaz, “Bu noktada ne gibi çalışmalar yapılmalı sorusunun cevabını ise aslında günümüzün modern dünyasının afet yönetimi anlayışının temelini oluşturan Modern, Bütünleşik Afet Yönetimi Yaklaşımı vermektedir. Bu yaklaşım, yakın tarihe kadar devam eden afet sonrası oluşan zararların azaltılmasına dayanan kriz yönetimi temelli afet yönetimi anlayışının yerine, kaynağı her ne olursa olsun afet gerçekleşmeden önce olası bir afette zarar görebilecek alanlar belirlenerek bunlara yönelik sistemli ve kapsamlı çalışmaların gerçekleştirilmesini gerektiren risk yönetimi temelli bir anlayışa dayanmaktadır” şeklinde konuştu.
“ACİLEN ORMAN YANGINI RİSK HARİTASINI ÇIKARMALIYIZ”
Afetlere yönelik bugüne kadar alınan tedbirlerin temelinde “hızlı müdahale” kavramının yattığını, ancak bu tedbirlerin sadece kriz yönetimini içerdiğini, risk yönetimini içermediğini belirten Yılmaz, “Örneğin ülkemizde orman yangın risklerinin belirlendiği ve bu risklerin önceliklendirildiği Türkiye Orman Yangın Risk Haritası çıkarılması gerekmektedir. Türkiye'deki tüm ormanlık alanlarda bulunan flora ve fauna bilgisini içermesi gereken bu nitelikte bir harita belirlenen riskler doğrultusunda olası bir orman yangını vakasının oluşmasını engelleyecek stratejiler geliştirilebilme olanağı sağlayacaktır.
“ÜÇ KONUYA DİKKAT!”
Söz konusu risk haritaların çıkarılması aşamasında üç hususun dikkate alınması gerektiğinin altını çizen Yılmaz, “Bunlardan birincisi haritalar hazırlanırkenki durumdur. Eğer bir orman yangın risk haritası hazırlanacaksa konunun hem ormanlık alanın florasına hem faunasına yönelik kapsayıcı olma zorunluluğu, sistemin işlerliğinde insan faktörünün sağlıklı olarak dâhil edilebilmesi gibi birçok bilimsel alanı ilgilendiren çalışmaların yürütülmesi gerekliliği bulunmaktadır. Bu nedenle botanik, zooloji, jeoloji, sosyoloji gibi birçok bilim dalından yararlanmak gerekmektedir. İkinci husus, yerellik noktasıdır. Çünkü sorun kaynağı ve sonuçları itibariyle küresel sebepleri içerse de çözümü yerel müdahalelerden geçmektedir. Yani her bir ülke kendi yerel riskleri özelinde geliştireceği risk azaltma stratejileri ile riskin açığa çıkmasını ve bir afet yaratma potansiyelini engellemeye katkı sağlayacaktır. Üçüncü ve son durum olarak olası bir afetin gerçekleşebileceği bölgenin savunmasızlık düzeyini toplum lehine çevirebilmek ve afet etkisini azaltabilmek için sosyal, ekonomik, teknik ve siyasal unsurlar arasında gerçekleştirilecek güç birliği etkili olmaktadır. Bu unsurlar arasında gerçekleştirilecek güç birliğinin, toplumun tüm kesimlerini kapsayacak bütünleşik bir sistemde tasarlanması ve ortak amaç doğrultusunda hareketi gerekmektedir” diyerek sözlerini noktaladı.
EHA